Bütün dünya bozkırdan ibaretmiş hissi uyandıran bir köyde dünyaya geldim. Adı Sürüç olan bu köy, Konya’ya 80 km uzaklıkta bir merkez köydür. Etrafı Aksaray’a bağlı köylerle çevrili olan bu küçük köy, ovasının yanı sıra obruklarıyla da meşhurdur.
Doğum tarihim kafa kağıdımda 1978 yılının başlarıdır. Çoğu köylü çocuğunda olduğu gibi bu tarih de kurmacadır. Zira çiftçi babalar, ne zaman ihtiyaç hasıl olursa o zaman çıkarttırmışlardır çocuklarının kafa kağıtlarını. Ben de 3-4 yaşlarında varmışım.
Doğum tarihime ait detaylar annemin “evlat takvimi”ne göre rahmetli babamın hacca gittiği yıl badem çağlalarının sertleşip artık yenilemez hale geldiği zamanlara denk geliyor. Kabaca bir hesapla 1975 yılının Mayıs ayının ortaları…
Kalabalık bir ailenin son çocuğu olmak nasıldır diye sorduklarında, hep “Eh işte!..” demişimdir. Rahmetli babam bizim oralarda geçmişte yaygın olan bir evlilik biçimiyle (levirat) askerlik dönüşü genç yaşta ölen ağabeyinin hanımı ile evlendirilir. 14 yaşındadır bu hikaye başladığında. Rahmetli Latife annemden dört evladı olur. Latife Anne, genç yaşında “bilinmez dert” yüzünden ölüm döşeğine düşünce komşu köylerden birinin ağasının kızı olan annemle evlenir. Henüz 18 yaşındaki annem bu dört evladı bağrına basar ve büyütür, bu zaman içinde kendi evlaları da dünyaya gelir.
İlkokula 5 yaşında iken köyde başladım; sırf heves yüzünden. Bir yıl sonra Konya’da devam etmem gerekti, ama yine 1. sınıftan başladım Mahmut Şevket Paşa İlkokulu’na.
Ortaokulu ve liseyi meşhur Saman Pazarı semtinde şimdilerde yıkılan Askeri Kışla bitişiğindeki Karatay Ortaokulu’nda ve Lisesi’nde tamamladım. 6 yıl boyunca Mevlana semtinden Saman Pazarı’na çoğu zaman Üçler Mezarlığı içinden geçerek yaptığım okul yolculuğu pek çok anı barındırır zihnimde.
1993 yılında üniversite sınavına girdim “öylesine”. Rahmetli babamın ciddi vaatleri vardı zira. Bakkal dükkanı açacaktı bana köyde. Diğer evlatları kendi aileleri ve işleriyle meşguldüler. Geriye bir ben kalmıştım bağ, bahçe işlerine ve sürülere bakacak.
1993 yılının temmuz ayında samanlık deşerken öğrendim sınavı kazandığımı. Adnan Menderes Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde okuyacaktım. Bu vesileyle ilk kez uzun süreli olarak Konya dışına çıkacak ve Aydın’a gidecektim. Şimdilerde tutkunu olduğum denizi de ilk kez burada (Kuşadası) görecektim. Bir bozkır çocuğunun denizi ilk gördüğünde ne halde olduğunu tahmin etmek güç olmasa gerek…
Hiç unutmam, rahmetli babamla alışverişe çıktık, Aydın yolculuğu öncesinde. Takım elbise almak gerekirdi zira üniversiteye gidene… Dükkan sahibi, Aydın’a gideceğimi öğrenince beyaz bir takım elbise almaya ikna etti bizi. Çok sıcak olurmuş oralar; ince ve açık renk kıyafetler giymek gerekirmiş. Ben güneş yanığı kavruk tenimin üstüne bembeyaz takım elbiseyi giydim ve sıcak bir ağustos akşamında Aydın yolculuğuma başladım. Ertesi gün sabahın ilk saatlerinde elimdeki kağıtta yazılı olan adresi bulabilmek için otogardan taksiye bindim. Taksici Aydın’ı tüm semtleriyle tanıtan detaylı bir tur düzenledi. Sanırım bu tur için ödediğim parayla Konya’ya tekrar gidip gelebilirdim. Sabahın erke saatinde kavruk tenli ve beyaz takım elbiseli bir tipi görenlerin yüzlerindeki ifade görülmeye değerdi. Gün ilerleyip etrafı tanımak için dolaşmaya çıktığımda sokağın başındaki “Otogar” tabelasını görünce gurbette yediğim ilk kazığın altında bir taksicinin imzasının bulunduğunu fark ettim.
Dört yıllık maceralı bir üniversite hayatından sonra 1997 yılında mezun oldum. Birkaç ay sonra Balıkesir Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde araştırma görevlisi olarak çalışmaya başladım. 2003 yılına kadar bu görevi sürdürdüm. Bu sırada yüksek lisansımı tamamladım. Görev yaptığım yerdeki türlü zulüm ve bezdirilerden ötürü kendi isteğimle kuramlar arası geçiş yoluyla Milli Eğitim Bakanlığı’na geçiş yaptım. Bursa’nın Karacabey ilçesindeki 14 Eylül İlköğretim Okulu’nda Türkçe öğretmeni olarak 6 ay kadar görev yaptım. 2004 yılında Balıkesir’in İvrindi ilçesindeki İvrindi Lisesi’nde Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni olarak çalışmaya başladım. 2005 yılı sonlarında Balıkesir merkezinde bulunan Zühtü Özkardaşlar Lisesi’nde görev yapmaya başladım. Yaklaşık 15 gün sonra da o zamanki adıyla Karadeniz Teknik Üniversitesi Giresun Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde “Öğretim Görevlisi” olarak çalışmaya başladım.
Bu görevime 7 yıl devam ettikten sonra Mayıs 2013’te Karadeniz Teknik Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde Öğretim Görevlisi olarak görev yapmaya başladım.
Aynı üniversitenin Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı’nda “Giresun ve Trabzon İlleri Balıkçılarının Meslek Folkloru” başlıklı doktora tezimi tamamladım.
5 yıl kadar bağımsız olarak yayınlanan Karadeniz Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi’nin Genel Koordinatörlüğünü yürüttüm. Giresun Üniversitesi Türkçe ve Yabancı Dil Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin (TÖMER) kurucu yöneticiliğini yaptım. Sonrasında 4 yıl süreyle Karadeniz Teknik Üniversitesi Sürekli Eğitim Merkezi’ne yönetici olarak görev yaptım.
13 yıl boyunca ağırlıklı olarak Doğu Karadeniz folkloru ve etnografyası üzerine karşılaştırmalı araştırmalar yaptım. Bölge kültürü ekseninde TÜBİTAK desteğiyle iki bilimsel araştırma projesi tamamlamanın haricinde kitaplar ve makaleler kaleme aldım. Ayrıca 2018 yılından 2022 yılına kadar Motif Akademi Halkbilimi Dergisi Yayın Kurulu Üyeliği ve Editör Yardımcılığı görevlerini yürüttüm.
2019 yılının Mart ayında, hak ettiğim kadro 4 yıl boyunca dönemin üniversite yöneticilerinin bilim ve liyakat dışı kriterlerinden ötürü verilmediği için Doğu Karadeniz’le yolumu ayırıp İzmir Demokrasi Üniversitesi’nde yeni görevime başladım. Kısa bir süre sonra Doçent unvanını almaya hak kazandım. Türkiye’nin en güzel şehirlerinden biri olan İzmir’de proje tabanlı akademik çalışmalarımı sürdürmekteyim.